28 Mart 2013 Perşembe

YGS Türkçe Deneme Sınavı


1. Son zamanlarda yerli Türk dizileri aldı başını gidiyor. Hangi kanalı açsam mutlaka bunlardan birine yakalanı­yorum. Sayıları o kadar çok ki... Ama gel gör ki birçoğu fotokopiyle çoğaltılmış gibi. Belki de bu yüzden bana bu kadar soğuk ve itici geliyor bu diziler.  Bu parçada altı çizili sözün yerine aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A)özgünlükten çok uzak.       B)yeni bir şey söylemiyor.            C)tornadan çıkmış gibi.           D)birbirinden çok kopuk.           E)âdeta birbirinin benzeri.


2. Montaigne, yalnızlık üzerine bir denemesinde bir dük­kândan söz eder. Gündelik yaşamın gürültüleriyle dolu bir dükkân... Biz de bu dükkânda bir müşteriden diğeri­ne koşan bir dükkân sahibi. Peki, yalnızca bu telaşlı yaşam, bu dükkân bizim mutluluğumuz olabilir mi? Ha­yır! Çünkü dükkânın arkasında bize ait, küçük bir oda­mız olmalı. Zaman zaman oraya sığınmalı, gerçek öz­gürlüğümüze o kısa aralıklarda orada kavuşmalıyız.    Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağı­dakilerden hangisidir?
A)Günün yorgunluğunu atmak için zaman ayırmak              B)Bütün sıkıntılardan uzaklaşmak için insanlardan uzak durmak             C)Para kazanmanın yaşamdaki en önemli şey olma­dığını bilmek                  D)Yaşamın telaşından uzak zamanlar ayırmak                       E)Çalışmayı yaşamın amacı olmaktan çıkarmak

3. Türk romanlarındaki birçok karakterden etkilenmişim­de. Ancak bunlardan biri var ki onu hep ayrı bir yere koymuşumdur: ince Memet. Neden mi? Çünkü o, Türk masallarında devlerle dövüşen yiğitlerden tutun da Odessia'ya, Spartacus'tan Köroğlu'na kadar cesaret ve dürüstlüğüyle anılan pek çok kahramanın hepsinin ru­hundan birer nefes almış gibidir. 
Altı çizili sözün yerine a.h. geti­rilirse parçanın anlamında bir değişiklik olmaz?      A)birçoğundan daha inandırıcıdır sanırım.        B)her birinden birer parça taşır sanki.      C)hiçbiriyle benzerlik göstermiyor gibidir.             D)pek çoğunu bize unutturacak kadar etkileyicidir.         E)hepsinin önemini bize bir bir hatırlatıyor galiba.

4. Madame Bovary, yüz yıl önce de büyük bir zevkle okun­muş, günümüzde de aynı zevk ve heyecanla okunmakta.    Bu cümleden yola çıkarak sanat yapıtıyla ilgili ola­rak aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabi­lir?            A)Bir sanat yapıtının değeri, sadece çağında beğenil­mesine değil, geleceğe kalmasına da bağlıdır.
B)Gerçek sanat yapıtları, zevk ve heyecan veren ya­pıtlardır.                    C)Sanatçıyı ölümsüz kılan, toplumsal konulan ve ger­çekleri olduğu gibi yansıtmasıdır.
D)Kendi çağında çok okunan bir yapıtın, gelecekte de okunacağı bilinen bir gerçektir.              E)Kimi sanatçıların değeri, kendi çağında da kendin­den sonra da anlaşılamamıştır.

5. (I) Genellikle hikâyeler üzerinde çalışan ve eleştiriler yazan biriydi. (II) Bu işin çok ağır bir sorumluluk taşıdı­ğını çok iyi biliyordu (III) Bu sorumluluk bilinciyle ele al­dığı yapıtı, kılı kırk yararak incelerdi. (IV) Çünkü eleştir­menlik, dünyanın en zor işlerinden biriydi. (V) Belki de bu yüzden kırk ölçüp bir biçiyordu. 
Bu parçadaki numaralı cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik yönünden diğerlerinden farklıdır?
A) I.           B) II.             C) III.                  D) IV.             E) V. 

6. (I) Ben ortaoyunun kurallarına göre ve onun temel esp­risine uygun oynarım. (II) Yıllarca buna göre oynadım ve her zaman böyle oynanması gerektiğine inanırım. (III) Bu sanata daha sonra yeniyetme birtakım gençler de heves etti. (IV) Heves etmeleri güzel de bazı gerçek­leri görmezden gelmeleri bağışlanır gibi değil. (V) Bun­lar bu alandaki ustaları izlemeden, bir disiplinden, sanat süzgecinden geçmeden ortaoyunu diye uydurma şeyler sergilemeye başladılar. (VI) Bu da yetmiyormuş gibi es­ki ustaları yererek bu alanda kendi kendilerini göklere çıkarıyorlar. 
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden başlanarak genç ortaoyuncularla ilgili olumsuz yar­gılar dile getirilmiştir?
A) I.         B)II          C)III.            D) IV.           E) V. 

7.  Aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı, bir "gerek­çe" içermektedir?

A) - Biyografik çalışmalarda tarihsel belgelerden yarar­lanır mısınız?
- Evet, birtakım gerçekleri aydınlatmak için belgele­re yer veririm.
B) - Sanatçının yaşamına ilişkin bilgileri öğrenmek için hangi kaynaklara ağırlık verirsiniz? 
-Genellikle sanatçının yaşadığı mekânları ve onu tanıyanları tercih ederim.
C) - Biyografik çalışmalarınızda daha önceki yazılı kaynaklar sizin işinizi ne ölçüde kolaylaştırıyor?                                                                                                                                              -Bana öncelikle zaman kazandırıyor.
D) - Türk edebiyatındaki biyografik çalışmaların bilim­sel olduğunu söyleyebilir misiniz?    
  -Batılılarla boy ölçüşebilecek düzeyde olmasa bile meraklıları için iyi bir kaynak olduğu kesin.
E) - Biyografi alanında çalışmaya yeni başlayanlara neler öneriyorsunuz?                                    
  -Her şeyden önce bu işe dört elle sarılmalarını ve saha çalışmalarında asla yılgınlık göstermemeleri­ni öneririm. 

8. Yarattığı dünyanın kapılarını kimselere açmayan ve kendi fildişi kulesine çekilen bir yazarın, ...... 
Bu cümle anlam akışına göre aşağıdakilerden han­gisiyle tamamlanabilir?
A)derdine hiç kimse derman olamaz, onu bu durum­dan kurtaramaz.
B)içinde yaşadığı toplumu, düşündüklerini ve hisset­tiklerini anlamamakla suçlaması bağlanamaz.
C)kendi okurlarına karşı çok büyük sorumlulukları var demektir.
D)artık ununu eleyip eleğini duvara astığını söyleye­meyiz.
E)edebiyat çevrelerinde dedikodu malzemesi olması kaçınılmazdır.


9. On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından, yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben
Bu dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A)Ünsüz benzeşmesi
B)Ünlü düşmesi
C)Ünsüz yumuşaması
D)Kaynaştırma ünsüzü
E)Ünsüz türemesi 

10.Yeni edebiyat anlayışı, aynı zaman da (I) kuralları çok önceden belirlenen, katı toplumsalcı edebiyata duyulan tepkinin birazda (II) öfkeyle ortaya konmasıydı. Bu doğal tepkide (III) haklılık payı da (IV) vardı. Çünkü bütün dünyada (V) köhnemiş kurallar bir yana bırakılırken bizde hâlâ nedense baş tacı ediliyordu.

Bu parçadaki numaralı yerlerden hangilerinde ya­zım yanlışı yapılmıştır?
A) I. ve II.               B) II. ve III.       C) III. ve IV.    D) IV. ve V.    E) III. ve V.

 11. Nedir bir şiiri güzel kılan ? (I) Dile yeni bir biçim verilmesi değil mi ? (II) Ahmet Muhip Dıranas da dile alışılmadık bir biçim verir şiirlerinde : (III) Bildiğimiz sözcüklerden, bilmediğimiz bir hayal ve düşünce dünyası yaratır . (IV) Dıranas bu mucizeli işi, şiirin klasik araçları olan ölçü ve uyağa dayanarak yapar . (V) 
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I.                  B) II.                        C) III.                        D) IV.           E) V.

12. Her ulus kendi dilini edebiyatta kullanmaya şiirle başla­mıştır ( ) Şiirin öncelikle duyguları anlattığı kabul edilir­se bu çok doğal karşılanmalı ( ) Kabul etmek gerekir duygular ve coşkular özel ( ) düşünceler ( ) doğrular ise geneldir.

Bu parçada parantezle belirtilen yerlere sırasıyla aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangileri getirilmelidir?

A) (,) (;) (;) (,)             B) (.) (.) (:) (.)       C) (:) (;) (;) (,)           D) (.) (.) (;) (,)      E) (.) (.) (,) (,)

 13. Berthold Brecht, bir sanat yapıtının biçimi, içeriğinin tü­müyle düzenlenmesinden başka bir şey değildir, diyor. 
Bu cümlenin öğelerinin sıralanışı aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?

A)Özne, Belirtili Nesne, Zart Tümleci, Yüklem
B)Özne, Dolaylı Tümleç, Yüklem
C)Belirtisiz Nesne, Özne, Yüklem
D)Özne, Zarf Tümleci, Yüklem
E)Özne, Belirtisiz Nesne, Yüklem

 14. Öldük ölümden bir şeyler umarak(I)
Bir büyük boşlukta(II)bozuldu büyü
Nasıl hatırlamazsın(III)o türküyü
Gök parçası(IV), dal demeti, kuş tüyü
Alıştığımız bir şeydi yaşamak (V)
Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerden hangisi yapı bakımından diğerlerinden farklıdır?
A) I.               B) II.                    C) III.                  D) IV.               E) V.


15. Halk edebiyatı insanlığın binlerce yıllık geçmişinden iz­ler taşır, ilkel yönleri ağır bastığı için insanın daha çok doğal yönlerine seslenir, insanın doğal ve ortak duygu­larını işleyen bu edebiyattan hemen her insanın etkilen­mesi kaçınılmazdır. Çünkü insan ne denli yetkinleşirse yetkinleşsin, ilkel ve doğal niteliklerinden büsbütün sıyrılamaz.

Bu parçada geçen aşağıdaki eylemsilerden hangisi türce diğerlerinden farklıdır?
A) geçmişinden         B) bastığı         C) işleyen     D) etkilenmesi  E) kaçınılmazdır

 16. (I) Devasa pırlantadan yapılmış büyük bir heykel gibidir yaşam. (II) Onun çok değerli olduğunu, biliyorum; ama taşımak bazen zor geliyor bana. (III) Nedense kederle­rim yaşamımın anlamını oluşturdu hep. (IV) Neşemi bi­le kederlerime borçlu olduğumu bilmiyor değilim aslın­da. (V) Yani daha doğarken o sahipsiz, nedensiz, es­mer tenime kederlerim bir dövme gibi işlenmiş.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)I. cümle, devrik bir cümledir.
B)II. sıralı bağlı cümledir.
C)III. cümle devrik eylem cümlesidir.
D)IV. cümle anlamca olumsuz cümledir.
E)V. cümle bileşik eylem cümlesidir.

17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)Günümüz romancılarının birçoğu gerçeklik konusu­na alışılmıştan farklı yaklaşıyor.
B)Öykü yazarları 1980 yıllarında kendilerine yeni bir yol çizdiler.
C)Şiirin kendine özgü bir anlatımı ve yorumu vardır.
D)Onun yazılarını her okuyuşumda onlardan yeni bir tat alırım.
E)Deneme yazarı yazarken izlenim verir kendisiyle konuşur gibi.

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır
A)Yetkililerden biri, birkaç saat sonra konuyla ilgili bir açıklama yaptı.
B)Ay, Dünya'nın çevresini yaklaşık otuz günde dolaşır.
C)Bu kitap, ilginç bir konuyu ele aldığı için çok tutuldu.
D)Yazma, yazarı yaşama bağlayan düşsel bir yolcu­luktur.
E)Bu küçük köy, bir dağın yamacına kurulmuştu.
19. Erzurum'da sıcaklık, kimi zaman eksi otuza, hatta eksi yirmiye düşerdi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
B)Tamlama yanlışlığı
C)Çelişen sözcüklere yer verilmesi
D)Özne-yüklem uyuşmazlığı
E)Mantıksal tutarsızlık

20. Doğal destanlarda gerçek ve olağanüstü olaylar genel­likle iç içedir. Sözgelimi Oğuz Kağan destanında Oğuz'un bir canavarı öldürmesi gerçeğe uygun bir olay­dır. Destanın daha sonraki bölümlerinde Oğuz göktanrıya yalvarırken gökten bir ışığın düşmesi, o ışığın için­den çıkan güzel bir kızın onunla evlenmesi ise gerçek­dışıdır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisin­den yararlanılmıştır?

A)Tartışma - karşılaştırma
B)Açıklama - tanık gösterme
C)Öyküleme - tanımlama
D)Açıklama - örnekleme
E)Tartışma – somutlama

21. (I) İnsanlık tarihinin ilk yazılı metni hangisiydi, neydi acaba? (II) Kazı alanına dalan yeni yetme bir arkeoloğun hevesiyle bunu araştırmaya koyuldum. (III) Desta­nın daha ilk sayfalarında ayırdına vardım ki Kral Gılgamış, aslında başka bir kahramanın uzantısıydı. (IV) Bu alanda işime yarayan ve kolayca ulaştığım ilk metin, Gılgamış Destanı oldu. (V) Yunan mitolojisindeki en önemli karakterlerden Zeus'un oğlunun yani yarı tanrı Heraklis'in uzantısı. (VI) Heraklites'in serüvenlerini bi­razcık kazıdığınızda karşınıza çıkan bu karakter, Kral Gılgamış'tan başkası değildir.
Bu parçanın anlam bütünlüğünü sağlamak için nu­maralı cümlelerden hangileri yer değiştirilmelidir?
A) I. ve III      II. ve V.      C) III. ve IV.    D) IV. ve V.   E) V. ve VI.

22. Yunus'un duru ve yalın Türkçesi gibi, şiirlerindeki duy­gu ve düşünceler de ölümsüzdür. Anlatmak istediği duygu ve düşünceler bugün de sıcaklığını ve önemini koruduğuna göre onun dizelerinin taşa yazıldığını söylesek yeridir sanırız. Aslında bunlar bile yeter Yunus'u anlatmaya ama dahası var: Tutuculuğa, ahlâksız­lığa karşı çıkan ve bunları dile getiren bir ozandır Yunus. Kavgaya, düşmanlığa, insanın insana zulmüne karşıdır. Her millete, her insana aynı gözle bakar. Bun­ları dile getirirken de sözünü esirgemez. 
Bu parçada Yunus Emre ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A)Şiiriyle kalıcılığı yakaladığına
B)Süslemeden uzat ve anlaşılır bir dil kullandığına
C)Tüm uluslarca çok sevildiğine
D)Barıştan ve dostluktan yana olduğuna
E)İnsana bakışında evrensel özellikler taşıdığına

23. Suç, insan ruhunun karmaşık yapısını açıklayabilmek için bir romancıya sayısız ipucu verir. Bu nedenle roma­nı, "insan ruhunda yapılan bir kazı olarak" tanımlarsak bu arkeolojik kazıda suçu merkeze almaktan daha akıl­lıca bir çalışma düşünülemez. Kaldı ki bir yazar yani bir romancı, günümüzde olduğu gibi, suç çağında yaşıyor­sa, yazarın, gizem yüklü suçu ele alan romanlar yaz­masından daha doğal ve mantıklı ne olabilir ki...
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edil­mektedir?
A)Suçun çağlar boyu insanoğlunun çok yakından ilgi­lendirdiğinden
B)İnsanın doğuştan suç işlemeye yatkın bir varlık ol­duğundan
C)Bir yazarın romanlarında suç olgusuna niçin yer verdiğinden
D)İnsanın çözümlenmesinde suçun nedenlerinin tam olarak bilinmediğinden
E)Suçu konu alan romanların diğerlerinden çok ilgi gördüğünden

24. (I) Agatha Christie'nin cinayet romanlarından yola çıka­rak onun yazarken eğlendiğini söyleyebilirim. (II) Sha- kespeare'in ve Dostoyevski'nin ise o kadar eğlendiğini sanmıyorum. (III) Öyle olsaydı Hamlet de, Raskolnikov da bu denli derin, bu denli karmaşık ve bu denli trajik karakterler olmazdı. (IV) iyi yazarların tümü için söyle­yebileceğim bir gerçek var. (V) Bu gerçek, cinayet me­tinlerini kaleme alırken hepsinin hem kati! hem de kur­ban kimliğine bürünmeleridir. (VI) Çünkü öldürme anı ve ölüm anını hissetmeden hiçbir yazar, iyi bir cinayet romanı yazamaz. (VII) Bunu çok iyi hissedip yansıttık­ları için bugün Shakespeare, Agatha Christie ve Dosto- yevski çok iyi cinayet romancıları kabul edilmektedir.
Bu parça ikiye bölünmek istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlamalıdır?
A) II.           B) III.                 C) IV.                   D) V.          E) VI.

25. Bireyin çelişkilerini, zayıflığını ve gücünü, tutkularını, çılgınlıklarını ortaya koyan; insanın ruhunu çırılçıplak sayan yazılardır bunlar. "Geceyarısı Şarkıları", aşkları, acıları, özlemleri anlatırken aslında kadınları anlatıyor Ahmet Altan, sevdiği, taptığı; ama korktuğu kadınları, hüzünle, coşkuyla, tutkuyla, sevecenlikle anlatıyor. İn­san ruhunun derinliklerine iniyor, kendimizden bile giz­lediğimiz pişmanlıkları, özlemleri su yüzüne çıkarıyor, kendi kendimize hesap sorduruyor. 
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen ya­pıt ve yazarlarıyla ilgili bir özellik değildir?
A) Bireyi karşıt durumlarıyla anlatan
B) İnsanın iç çatışmalarını çok yönlü işleyen
C) Kişiyi kendisiyle yüzleştiren
D) İnsanın iç dünyasını apaçık ortaya koyan
E) Sorunları çözmenin yollarını gösteren

26. Polisiye roman, okurunu romana katar, onun zekâsını alttan alttan sınar ve onu uyanık tutar. Yazar kendi ro­man kurgusuna güveniyor ve kurguda hile yapmıyorsa bu durumda yapıt, okur için daha da keyif verir. Çünkü okur da yazarla aynı bilgilerle eşit olarak olayı çözmeye koyulur ve bunun için ter döker. Bunu başaran okur hem keyifli bir beyin jimnastiği yapmış olacak hem kendilerinden hoşnut olma ödülünü kazanacak hem de öl­me, öldürme, korku gibi insani duygular üzerine düşün­müş olacaktır. Bu duyguları biraz da kendi içinde yaşa­yacaktır.
Bu parçada "polisiye romanlar" ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Okurda büyük bir merak uyandırdığına
B) Çok kısa sürede soluk soluğa okunduğuna
C) Okurun bilinç düzeyini dolaylı da olsa sınadığına
D) İnsana özgü birtakım gerçekliklere parmak bastığına
E) Okura aynı anda farklı duyguları yaşattığına

27. Düzyazı türleri olan roman, öykü, deneme bir başka di­le çevrildiğinde iletisini korur. Oysa şiir...... Ancak o dil­de okunmak koşuluyla bir güzelliğe sahiptir ve vardır. Çünkü şiir, dilin özüdür, tadıdır. Bırakın başlıca dili, ay­nı dilde bile başka biçimde yinelendi mi şiir kendisi ol­maktan çıkar.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden han­gisi getirilmelidir?
A) yoruma açık bir edebi yapıttır.
B) yalnızca yazıldığı dilin ürünüdür.
C) kendine özgü kuralları olan bir türdür.
D) düzyazı türlerinden farklı özellikler içerir.
E) defalarca okundukça tat veren bir özellik taşır.

28. Bu işbirliğinin ortaya konacak yapıta, yani sinema filmi­ne, büyük yarar sağladığı ya da sağlayacağı su götür­mez bir gerçektir. Çünkü aynı yönetmenle uzun süre çalışan yazar, yazdığı sahneyi, yönetmenin nasıl ger­çekleştirebileceğini kestirebilir. Yönetmen de yazarın duygu ve düşüncelerini sezer kişileri nasıl gördüğünü, yazarın neyi anlatmak istediğini kolayca anlayabilir ve yorumlayabilir. Bu uzun süreli işbirliği, artık bu yazar ve yönetmeni tek bir kimlik potasında erittiği için aradaki ufak tefek farklılıkları da sorun olmaktan çıkarır.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Aynı yazarın, aynı yönetmenle uzun süre birlikte çalışmasının ne gibi yararları vardır?
B) Bir romanın sinemaya aktarılmasını doğru buluyor musunuz?
C) İyi bir yönetmenin iyi bir yazardan yardım istemesi­ni nasıl değerlendiriyorsunuz?
D) Yönetmenin ve yazarın farklı dünya görüşlerine sa­hip olmaları sinema yapıtlarında önemli midir?
E) Yazar ve yönetmenin uzun süre aynı konuları ele almaları bir eksiklik midir?

29. Topkapı Sarayı'nda 17. yüzyılda iki ünlü kişi vardır: Biri padişah üçüncü Murat, diğeri sarayın süslemesini ya­pan Nakkaş Osman. Üçüncü Murat, görevi gereği, dev­leti, insanları yönetti ve tarihe yön verenlerden biri oldu. Nakkaş Osman ise çizgilere, renklere, desenlere hük­metti ve sayısız yapıta can verdi. Üçüncü Murat o tarih­te her şey; Nakkaş Osman ise belki de hiçbir şeydir. Bu­gün ise Topkapı Sarayı'nda Üçüncü Murat'ın izi bile kal­mazken nakışları sayesinde Nakkaş Osman, o sarayda ölmemiş gibi yaşıyor.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Siyasi başarılar, tarihsel süreçte kalıcı değildir.
B)Sanat ürünleri geçmişi aydınlatmada önemli bir iş­leve sahiptir.
C)Geçmişi yaşatan ve kalıcı kılan, tarih değil sanat yapıtlarıdır.
D)Sanatçılar, devlet adamlarından daha renkli insan­lardır.
E)Tarihi değerlerin yanında sanat yapıtlarına da gere­ken önem verilmelidir.

30. Öykü ya da roman okuru bir yapıtı okurken yazarından bağımsız hareket edebilir. Hatta bir bölümü herhangi bir nedenle yeniden okumak için durabilir ya da kendisine ilginç gelmeyen bir bölümü atlayabilir. Ancak sinema iz­leyicisinin yazarına, yani senaryo yazarına, büyük so­rumluluk ve görev yükleyen bir özelliği vardır. Bu ne­denle senaryo yazarının, roman yazarından farklı bir kaygısı vardır. Bu kaygı da senaryonun yani öykünün, sinemaya ya da televizyona uygunluğudur. Buna dikkat edilmezse aradığını bulamayan izleyici kendine sunu­lan bu yapıtı kabul etmez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Her yapıtın kendine göre bir okuma tekniği vardır.
B)Kitap okuru ile sinema izleyicisini birbirinden ayıran belirgin özellikler vardır.
C)Sinema seyircisi, kitap okuruna göre ayrıntıya daha çok önem verir.
D)Roman ya da öykü okurları sinema izleyicisine gö­re daha hoşgörülüdür.
E)Senaryo yazarı, roman ve öykü yazarından farklı çalışmak zorundadır.

 CEVAP ANAHTARI: 

1-D      2-D      3-B      4-A      5-A 

6-D      7-A      8-B      9-E      10-A 

11-C      12-D      13-E      14-D      15-D 

16-D      17-B      18-B      19-E      20-D

21-C      22-C      23-C      24-C      25-E 

26-B      27-B      28-A      29-C      30-E



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder