30 Nisan 2013 Salı

10. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Soruları ve Cevapları

10. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Soruları ve Cevapları
10. sınıf Türk Edebiyatı dersi yazılıya hazırlık çalışma soruları

1) Göktürk Yazıtları hakkında kısa bir bilgi veriniz.

Türk edebiyatının ilk yazılı kaynağıdır.
Orhun Abideleri (Göktürk yazıtları) üç adet dev taştan oluşur: Tonyukuk Anıtı 716, Kültigin anıtı 732, Bilge Kağan anıtı 735 senesinde dikilmiştir. Kül Tigin anıtı, Bilge Kağan'ın ağzından yazılmıştır. Kültigin, Bilge Kağan'ın kardeşi, Tonyukuk ise veziridir. Anıtların olduğu yerde sadece dikili taşlar değil, yüzlerce heykel, balbal (mezar taşı), şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları da bulunmuştur.


2)Yapay ve doğal destan arasındaki farklar nelerdir?

Doğal destanlar çok eski dönemlerde yazılmışlardır ve anonimdirler. Yani yazarları daha doğrusu anlatıcıları belli değildir. Genellikle sözlü olurlar. Yapay destanlar ise tam tersine günümüze daha yakın dönemlerde yazılmışlardır, yazarları bellidir. Yapay destanlar doğal destanların tersine daha gerçekçi olaylara yer verirler.

3) İslamiyetin kabulü ile Türk toplumunda görülen kültürel değişimi anlatınız.

Türk İslam toplumlarında, kültürel hayat, İslam kültür çevresinin etkisi altında gelişti. Türklerin bu çevreye girmeleri onların her alanda ilerlemesine ve yükselmesine sebep oldu. Türk düşüncesi, bir yandan tarihsel gelişimini sürdürürken diğer yandan İslam düşüncesi ve felsefesiyle bütünleşti. Bu toplumların yaşam biçimlerinde İslamiyetin kutsal ve kalıcı ilkelerine, esaslarına ve kurallarına uyum sağlayacak değişimler meydana geldi.
Hukuk düzenleri "Şerri" esaslara ve "Törelere" göre yeniden kuruldu, düzenlendi. Arap ve Fars dil ve kültürlerinin baskısına rağmen, Türk dili korundu. Karamanoğullarının başlattıkları resmi dilin Türkçe olması hareketi, bazı olumsuz dönemler dışında devam etti. İslamiyetin koruyuculuğunu üstlenen Türkler, Türk tasavvuf düşünce ve eylemleriyle Müslümanlığın çağlar boyu gelişmesini ve yönlendiriciliğini sağladılar. Anadolu Türk toplumu oluşturduğu kültür çevresinde, manevi ve maddi kültürel yaşamını sürekli şekilde güçlendirdi. Türklerin kurduğu imparatorluklar o çağların siyasette, sosyal düzen ve sosyal adalette, ekonomik alanda, özellikle bilimde, eğitim ve öğretimde, hukuk hayatında, en uygar ve en ileri devletleri oldular. Osmanlı imparatorluğu kuruluşundan başlayarak, tarihi varlık alanından çekilişine kadar altı yüz yıl boyunca İslam Dünyasının, Türk İslam kültür çevresinin tek temsilcisi oldu. Bir dünya devleti niteliğini koruyarak, kültür hayatını inançlarda, adalette, dilde, musikide, sanat ve estetikte, mimaride, folklorda, eğitim ve öğretimde, sosyal ilişkilerde, diplomasi de özenle güçlendirdi. İnsanlık tarihine sayısız örnekler verdi. Kültür varlığımızın zenginleşmesini sağladı.


4) Kutadgu Bilig hakkında bilgi veriniz.

* Dönemin ilk edebi eseridir.
* İlk siyasetname niteliğini taşır.
* 1070 yılında Balasagunlu Yusuf Has Hacip tarafından Karahanlılar devrinde yazılmış ve Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur. (Eseri beğenen hükümdar bunun üzerine Yusuf’a Has Haciplik unvanı vermiştir.)
* Eserin adı “Mutluluk Veren Bilgi” anlamındadır.
* Mesnevi nazım şekliyle ve Şehname vezin kalıbıyla yazılmıştır.
* Beyit nazım birimiyle yazılmıştır; ancak dörtlük nazım birimi de kullanılmıştır.
* 6600 beyittir. Ayrıca 173 tane de dörtlük vardır. (Dörtlükler ve beyitler içi içe kullanılmıştır.)
* Aruz ölçüsüyle yazılmış ilk eserimiz kabul edilir.
* Didaktik (öğretici) bir nitelik taşır. Bir ahlâk ve öğüt kitabıdır.
* Hükümdara (yani devrin yönetimine) siyasi öğütlerde bulunur.
* Eserde alegorik (sembolik/simgesel) bir anlatım vardır.


5) Kutadgu Bilig’deki simgesel kahramanlar kimlerdir ve bu kahramanlar neleri simgelemektedir?

Kutadgu Bilig’deki kahramanlar Hükümdar Gün Doğdu, Vezir Ay Doğdu, Vezirin oğlu Ögdilmiş ve Vezirin kardeşi Odgurmuş’tur.
Hükümdar Kün Toğdı (Gün Doğdu): Adaleti,
Vezir Ay Toldı (Ay Doğdu): İyi yönetimi,
Vezirin Oğlu Ögdilmiş: Aklı,
Vezirin Kardeşi Odgurmış: Öbür dünyayı simgelemektedir.


6) Divan ü Lügat it Türk hakkında bilgi veriniz.

*11.yy’da (1072–1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.
*Ebu’l Kasım Abdullah’a sunulmuştur.
*Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.
*7500 Türkçe sözcüğün Arapça karşılığı verilmiştir.
*Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla yazılmıştır. Bu nedenle Arapça olarak kaleme alınmıştır.
*Yazar Türkçe sözcüklerin karşılıklarını ve bunu halk dilinden derlediği örneklerle ilişkilendirmiştir.
*Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vardır.
*Devrinin Türk dünyasını gösteren bir harita da yer almaktadır.
*Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.

7) Atabet ül Hakayık hakkında bilgi veriniz.

*12.yüzyılda ‘’Edip Ahmet Yükneki’’ tarafından kaleme alınmıştır.
*Eser Sipehsalar Mehmet Bey adlı birine sunulmuştur.
*Atabet ül Hakayık ‘’Hakikatler Eşiği’’ anlamına gelir.
*Aruz vezniyle mesnevi tarzında yazılmıştır.
*Didaktik (Öğretici) bir eserdir.
*Cömertlik, doğruluk, bilim gibi konular işlenmiştir.
*Eserde 46 beyit ve 101 dörtlükten meydana gelmiştir.
*Dörtlükler manilerdeki gibi aaxa şeklinde uyaklanmıştır.
*Eserin dili biraz ağırdır. Arapça ve Farsça sözcüklere rastlanır.
*Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.

8) Divan- ı Hikmet hakkında bilgi veriniz.

*12.yy’da Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
*Hikmet: Ahmet Yesevi’nin şiirlerine verdiği isimdir.
*Eserin dili sadedir.
*Eserin yazılma amacı, halka İslamiyet'i hikmetli bir şekilde öğretmektir.
*Dörtlükler ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. (Bunlar Halk edebiyatı motifleridir.)
*Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.


9) Danişmendname hakkında bilgi veriniz. Özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Anadolu’nun Müslüman-Türklerin hâkimiyetine geçmesi sırasında Danişment Gazi ve Melik Gazi‘nin gösterdikleri kahramanlıkları anlatan bir halk destanı olan Danişmendname, 12. yüzyılda anonim olarak ortaya çıkmıştır. 13, yüzyılda yazıya geçirilen Danişmendname, İslamî Türk destanlanndandır. Destandaki kahramanların yaşamış olması, mekânların Anadolu’daki gerçek mekânlar olması ve dolayısıyla da anlatılan hikâyelerin tarihî gerçeklere uygun olması, destanın uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmesini sağlamıştır. İbn-i Afa halk arasındaki rivayetlerin doğrularını toplayıp Danişmendname’yi yazmıştır.

Özellikleri:
1) Anadolu’nun fethini ve bu fethi gerçekleştiren kahramanların anlatıldığı bir destandır.
2) 12 yüzyılda sözlü olarak şekillenmiş 13 yüzyılda yazıya geçirilmiştir.
3) Anadolu coğrafyası destanda gerçek isimleriyle yer alır.
4) Destanda adı geçen kahramanlar gerçek Türk beyleridir.
5) Bu destan uzun bir süre bir tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir.

10) Battalname hakkında bilgi veriniz. Özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gazi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşçısıdır. Asıl destan, VIII. yüzyılda, Emevilerin Hıristiyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur.

Battal Arapça kahraman demektir, Battal Gazi, Arap kahramanına verilen unvanlardır. Türklerin Müslüman olmalarından sonra Battal Gazi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan dilimleriyle zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır. XII ve XIII yüzyıllarda Battalname adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir. Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır. Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömerttir.

Müslümanlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. " Aşkar Devzâde" isimli atı da kendisi gibi kahramandır. Arap, Fars ve Türklerin X-XX. (10. ile 20.) yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak islâm kültür dairesinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya'da yaşayan Türk gruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır.

Özellikleri:

1) Destan kahramanı Battal Gazi bir Arap kahramandan esinlenilerek oluşturulmuştur.
2) Asıl destan 8.yüzyılda Emeviler ve Hıristiyanların savaşlarından doğmuştur.
3) Battal gazi Arap kahramanlarına verilen unvandır. (Battal Arapçada kahraman demektir.) sonradan Türkleştirilmiştir.
4) 12. ve 13. yüzyıllarda Battalname denilen nesir yazıya geçirilmiştir.
5) Seyyit Battal Gazi bilgili cömert ve dindardır.
6) Battal gazi İslamiyet’i yaymak adına insanlardan başka büyücü, dev ve cadı gibi kavramlarda da savaşır.
7) Arap Fars ve Türk üretimi olmasına rağmen orta Asya Türklerince de benimsenmiştir


11) Halk şiirinin genel özelliklerini yazınız.

* Nazım birimi dörtlüktür.
* Ölçü, millî ölçümüz olan hece ölçüsüdür. Hecenin en çok 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılmıştır. Fakat şehirde yaşamış, medrese eğitimi almış bazı ozanlar aruzu da kullanmışlardır.
* Genellikle yarım kafiye (uyak) kullanılır. Daha çok redifle ahenk sağlanır. Kafiyenin yanı sıra “ayak” da söz konusudur.
* Şiirler (önceleri kopuz, şimdilerde) bağlama eşliğinde okunur.
* Dil halkın kullandığı Türkçedir.
* Konu, şekil ve dil bakımından dış etkenlerden uzaktır.
* Nazım şekil ve türleri arasında türkü, koşma, mani, ninni, semai, varsağı, destan, ilahî, nefes sayılabilir.
* Şiirlerin konuya göre özel başlıkları olmaz. Türe ve şekle göre genel adları vardır: koşma, destan vb.
* Konular, halkın sürekli iç içe olduğu, aşk, doğa, ayrılık, hasret, ölüm, yiğitlik, din, şikâyet gibi konulardır. Daha çok somut konular işlenir.
* Halk edebiyatının da kendine özgü mazmunları, mecazları vardır. Sevgilinin kaşı, gözü, yanağı, boyu her şiirde aynıdır.


12) Divan şiirinin genel özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Divan şiirinin kökleri İslamiyet öncesi Arap şiirine dayanır.

Bu şiir tarzı İslamiyet’ten sonra, bu dine giren çeşitli milletlerin katkısı ile önce Arapçada, daha sonra Farsça ile Doğu ve Batı Türkçelerinde, en sonra da Hint Müslümanlarının yazı dili olan Urducada gelişmiştir.

Nazım birimi genel olarak “beyit”tir. Dört ve daha fazla dizeden oluşan bentler de kullanılmıştır.

Ölçü aruz ölçüsüdür. Son zamanlarında az da olsa hece kullanılmıştır.

Tuyuğ ve şarkı hariç bütün nazım şekil ve türleri Fars edebiyatı aracılığıyla Arap edebiyatından alınmıştır.

Sözcük ve sözcük grupları yönünden Arapça ve Farsçadan oldukça çok etkilenmiştir. Süslü, sanatlı ve ağır bir dil kullanmışlardır.

Redif ve kafiyeye önem verilmiştir. Göz için kafiye esastır, tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur. Şiirin sonunda şairin mahlası (takma adı) geçer.

Nazım şekil ve türleri kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır.

Şiirlerde genellikle konu bütünlüğü olmadığı gibi bütün güzelliğine değil parça güzelliğine önem verilir. Kısmen kasidede ama özellikle mesnevilerde konu bütünlüğü vardır.

Sanat için sanat ön plandadır.

Anlam da söyleyiş de son derece önemlidir. Bu yüzden söz sanatları bolca kullanılmıştır.

Konular genellikle gerçek hayattan uzaktır. Aşk, sevgili, ölüm, ıstırap, şarap, övgü ve din gibi konular en çok işlenen konulardır. Soyut konular işlenir.

Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış “mazmun”larla anlatılır. Fikirler ve duygular neredeyse ortaktır. Boyun servi; kaşı keman; çenenin elma; ağzın nokta oluşu her şairde aynıdır.

Divan şairlerinin müstakil dünya görüşleri ve felsefeleri yoktur. Hepsi aynı fikirleri değişik bir biçimde söylemişlerdir.

Divan şairleri Fars edebiyatının üstatlarına yetişmeyi hedefleyip zamanla onları geçtikleri gibi birbirlerine de benzemeye çalışmışlardır. Bundan dolayı nazirecilik geleneği oluşmuştur.

Şairin kişiliğini ve büyüklüğünü, söyleyiş orijinalliği ve güzelliği sağlar.

Divan şairi daima âşıktır. Bu aşk onulmaz dert olmakla beraber şair bu dertten memnundur, onlara göre bu derdin dermanı gene bu derdin kendisidir. Hatta zamanla beşerî aşk yerini Allah aşkına bırakır. Bu sebeple âşık, mecazî sevgilisine kavuşmak istemez.

En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nefi'dir.


13) Âşık edebiyatının genel özelliklerini maddeler halinde yazınız.

1) Âşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur.
2) Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini “Cönk” dedikleri defterlerde toplamışlardır.
3) Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır.
4) Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır.
5) Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı’nın etkisinde kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir.
6) Nazım birimi dörtlüktür.
7) Koşma, semai, destan, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
8) Hece ölçüsünün 7’li, 8’li ve 11’li kalıplarına ağırlık verilmiştir.
9) Aşk, doğa, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir.
10) Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası (tapşırması) geçer.
11) Göz kafiyesi anlayışı yerine, kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b , ç/ş, t/d, l/ n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır.
12) Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
13) Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebi sanatlara fazla yer verilmemiştir.
14) Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür.
15) Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi söylenir.
16) Divan Edebiyatı’nda görülün kalışlaşmış benzetmeler (mazmun) Halk Edebiyatı’nda da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşilbaşlı ördek, inci diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy gibi benzetmeler kullanılmıştır.
17) Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı’nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Âşık Edebiyatı, somut bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı’nda sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmez. Halk Edebiyatı’nda ise sevgilinin adı (Elif, Ayşe...) vardır.
18) Şiirler, işlenen konulara göre “koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt” gibi adlar alır.
19) Âşık Edebiyatı hayali olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plana çıktığı bir edebiyattır.


14) Âşık edebiyatı biçimlerinden “Koşma”nın özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Âşık Edebiyatı’nın en sevilen ve en yaygın olarak kullanılan şiir biçimidir. Koşmalar genellikle lirik konularda söylenir.
Dörder mısralık bölümlerden oluşur.
Dörtlük sayısı genelde üç ile beş arasında değişir. Altı dörtlükten oluşan koşmalar da vardır.
11’li hece ölçüsüyle (6+5 ya da 4+4+3 duraklı olarak) yazılır/söylenir. Sözlü Türk Edebiyatındaki koşuk nazım şeklinin devamı niteliğindedir. Koşmalarda değişik uyak örgüleri kullanılır. En yaygın uyak örgüsü:
abab cccb dddb cccb...
Veya aaab cccb dddb...
Veya xaxa bbbc ccca ddda... şeklindedir.
Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer.
Koşmalar konu yönünden Divan Edebiyatı’ndaki Gazel ve şarkı’ya benzer.
Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenir.
Aşk ve doğa konularının yanı sıra, ayrılık, özlem, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler.


15) Koşmalar konularına göre kaç çeşittir? Açıklayınız.

Koşmalar konularına göre dört çeşittir:
a) Güzelleme: İnsan, hayvan ve doğa güzelliklerinin anlatıldığı koşmalara denir. En ünlü şairi Karacaoğlan’dır. (17. yy)
b) Koçaklama: Yiğitçe bir anlatımla söylenen, kahramanlık ve savaş konulu koşmalardır. Bu türün en başarılı sanatçıları Köroğlu (16. yy) ve Dadaloğlu 'dur. (19.yy)
c) Taşlama: Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele alınarak, bunların eleştirildiği koşmalardır. Aynı konunun işlendiği şiirler Divan Edebiyatı’nda hiciv, Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi olarak adlandırılır. Bu türün ünlü ozanı Seyrani (19. yy)'dir.
d) Ağıt: Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle söylenen koşmalardır. Ölüm konulu şiirlere Sözlü Türk Edebiyatı’nda Sagu, Divan Edebiyatı’nda Mersiye adı verilir.


16) Semai biçimini tanımlayınız. Özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Semai, "işitilerek öğrenilen şiir" demektir. Âşık edebiyatının kimi yönlerden koşmaya benzeyen bir nazım biçimidir.

Semainin başlıca özellikleri şunlardır:
Özel bir ezgisi vardır.
8'li hece ölçüsüyle söylenir. Koşma gibi 3–6 dörtlükten oluşur. Halk şiirinde aruzla söylenmiş semailer varsa da bunlar Divan şiirine özenen kimi ozanlar tarafından söylenmiştir.
Uyak düzeni koşmaya benzer. Koşmada işlenen temalar ve konular semaide de işlenir. Söyleyenleri bellidir.
Semainin de güzelleme, koçaklama, taşlama... gibi türleri vardır.
Genellikle aşk ve doğa konusu işlenir.
Kafiye düzeni ve dörtlük sayısı bakımından Koşmaya benzer; fakat semailerde 8’li hece ölçüsü kullanılır.
Ayrıca semailerin kendine özgü bir de ezgisi vardır.
Karacaoğlan’ın semaileri ünlüdür.


17) Varsağı biçim hakkında bilgi veriniz.

Güneydoğu Anadolu'da yaşayan Varsak boyu ozanlarınca söylenen şiirlere Varsağı denilmiştir.
Çok yaygın olmayan bir nazım biçimidir.
Ölçüsü ve uyak düzeni semai gibidir. (8'li ölçü, abab / cccb / dddb...)
Özel bir ezgisi vardır.
Genellikle 3–5 dörtlükten oluşur. Dörtlük sayısı daha fazla da olabilir. Koşma ve semaide işlenen konu ve temalar varsağıda da işlenir.
Müziğinde ve sözlerinde meydan okuyan, babacan, erkekçe, yiğitçe bir hava duyulur. Bu da dörtlüklerin içindeki “bre” “hey” “behey” gibi ünlemlerle sağlanır.
Hayattan ve talihten şikâyet üzerinde sık sık durulur.
Bu türün en güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.


18) Âşık edebiyatı nazım biçimi olan Destan hakkında bilgi veriniz. Özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Âşık edebiyatındaki destanı, ulusların başından geçen kahramanlık olaylarını anlatan destan (epope) ile karıştırmamalıdır. Âşık edebiyatındaki destanlar, toplumu yakından ilgilendiren savaş, ayaklanma, eşkıyalık, kıtlık, deprem, yangın gibi olaylar; toplumsal yergiler; cimrilik, dalkavukluk, mirasyedilik... gibi gülünç hayat olayları üzerinde durur.

Destanların diğer özellikleri şunlardır:
* Duygusal öğelere hemen hiç yer verilmez.
* 11'li ya da 8'li hece kalıbıyla söylenir. Dörtlüklerle oluşur.
* Uyak düzeni koşmaya benzer. Konusu ve uzunluğu bakımından koşmadan ayrılır.
* Halk şiirinin en uzun nazım biçimidir. Kimi destanlarda dörtlük sayısı yüzden fazladır. Dörtlük sayısı konunun özelliğine bağlıdır.
* Kendine özgü bir ezgisi vardır
* Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler.
* Konuları bakımından destanları savaş, yangın, deprem, salgın hastalık, ünlü kişilerin yaşamları, mizahi… gibi gruplandırabiliriz.
* Seyranî ve Âşık Ömer bu alanda ünlüdür. Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı ‘’en ünlüsüdür’’.

19) Tasavvuf edebiyatının kurucusu kimdir? Bu edebiyatın en belirgin özellikleri nelerdir? Maddeler halinde yazınız.

Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan’da yetişen Hoca Ahmet Yesevi’dir.
1) Tekke Edebiyatı, Anadolu’da 13. yüzyıldan itibaren gelişmiştir.
2) Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir.
3) Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
4) Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır.
5) Şiirlerin çoğu ezgilidir.
6) Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir.
7) İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
8) Dili Âşık Edebiyatı’na göre ağır, Divan Edebiyatı’na göre sadedir.
9) “Âşık, maşuk, şarap, saki…” gibi mazmunlara yer verilmiştir.

20) Tekke edebiyatı nazım türlerinden İlahi hakkında bilgi veriniz.

Herhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Allah'ı öven şiirlere denir. Daima özel bir ezgi ile söylenir.
Divan şiirindeki tevhit ve münacaatın Halk edebiyatındaki karşılığıdır. En ünlü şairi Yunus Emre'dir.
Değişik tarikatlara göre “deme, nefes, ayin” gibi adlar alır. Şekil olarak Koşma biçimindedir. Yani dörtlüklerden oluşur. Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer. Genelde 7’li hece ölçüsü kullanılır. Bazı ilahilerde aruz vezni kullanılmıştır. Aruz vezninin kullanıldığı ilahiler gazel şeklindedir.

21) Dede Korkut Hikâyeleri hakkında bilgi veriniz. Özelliklerini maddeler halinde yazınız.

Halk hikâyeleri, destan ile roman arasındaki aşamanın ürünüdür. Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü Dede Korkut Hikâyeleri’dir. Bu nedenle Dede Korkut Hikâyeleri özel bir önem taşır.
Dede Korkut Hikâyelerinin en önemli özellikleri şunlardır:
1) Asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan” şeklindedir.
2) 12, 13 ve 14. yy.da Doğu Anadolu’da ve Azerbaycan’da yaşayan Müslüman Oğuz boylarının geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini, doğaüstü güçlerle, yaratıklarla savaşmalarını ele alır.
3) 14. ve 15. yy.da yazıya geçirilmiştir. Bu konudaki yaygın kanaat hikâyelerin 14.yüzyılda yazıya geçirildiği şeklindedir. Hikâyelerin kimin tarafından yazıya geçirildiği bilinmemektedir.
4) Toplam on iki hikâyeden oluşur.
5) Şiir ve düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur.
6) Hikâyelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür.
7) Çok temiz, güzel ve zengin bir dil kullanılmıştır.
8) Anlatım açık, yalın ve durudur. Kesinlik ifade eder.
9) Hikâyelerde en önemli değer kahramanlıktır.
10) Aileye, çoğalmaya, kadına, çocuğa ve çocuk terbiyesine büyük önem verilir. Kadınların ailenin en önemli unsuru olduğu vurgulanır. Önsözünde dört ayrı kadın tipi çizilir.
11) Bütün hikâyelerde dini öğeler (namaz kılma, dua etme, arı sudan abdest alma) görülür.
12) Kahramanlar dövüşlerini, Allah ve peygamber sevgisi için yapar.
13) Türk milletinin karakteristik özellikleri; doğruluk, adalet, güzellik yüceltilir.
14) Misafirperverlik ve cömertlik insanların ortak özelliğidir.
15) At, ağaç, su, yeşillik kısaca doğa çok sevilir.
16) Kahramanların en büyük yardımcısı atlardır.
17) Kadınlar, eşlerine karşı aşırı saygılı ve itaatkârdır. Eşler de kadınlarına önem verir, iyi davranır.
18) Hikâyelerde, birçok öğüt vardır. Bu nedenle bu hikâyeler didaktiktir.
19) Hikâyelerde yaşanan olayların tarihi bilgilerle ilgisi vardır.
20) Hikâyelerde geçen ve hikâyelere adını veren Dede Korkut; yaşlı, herkesin saygı gösterdiği, hakanların bile akıl danıştığı, çocuklara isim koyan, eğlencelerde kopuz çalıp şiirler söyleyen, kırgınlıkları gidermede aracılık eden kişidir.


22) Sözlü Dönem Türk edebiyatının özelliklerini maddeler halinde yazınız.

* Bu döneme ait yazılı eser yok denecek kadar azdır.
* Bu dönemde Türkler, göçebeliğe dayanan günlük hayatlarında ve özellikle düzenledikleri törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) bir araya geldiklerinde “ozan”, “kam” veya “baksı” denilen şairler “kopuz” denilen saz eşliğinde “koşuk”lar ve “sagu”lar söylerlerdi.
* Bu şiirler (sagu, koşuk, destan) hece ölçüsüyle söylenen ve yarım uyak kullanılan şiirlerdir.
* Anlatım söze dayanır.
* Düşünce ve hayaller şiirle anlatılmıştır.
* Nazım biçimi dörtlük, ölçü hece ölçüsüdür.
* Yarım uyak kullanılmıştır.
* Dil sadedir.
* Bu ürünler düzenlenen törenlerde (sığır: av töreni; şölen: ziyafetler; yuğ: ölüm töreni) ortaya çıkmıştır.
* Şiirler kopuz denilen saz eşliğinde söylenir.
* Daha çok somut konular işlenmiştir.
* Kahramanlık, savaşlar, doğa ve aşk konuları işlenir.
* Şairlere ozan, kam, baksı, oyun, şaman gibi adlar verilir.


23) İlk Türk destanlarını tarihsel oluşum sırasına göre yazınız.

İlk Türk Destanları

Altay-Yakut: Yaradılış Destanı

Sakalar Dönemi: Alp Er Tunga Destanı, Şu Destanı

Hun Dönemi: Oğuz Kağan Destanı

Köktürk Dönemi: Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı

Uygur Dönemi: Türeyiş Destanı, Göç Destanı


24) Manas destanını anlatınız.

Kırgız Türkleri arasında doğan Manas Destanı Kazak-Kırgız Türk kültürü dairesi içinde bugün de bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Bu destanı XI ile XII. Yüzyıllarda meydana geldiği düşünülmektedir. Destanın kahramanı Manas da, Oğuz Kağan destanının İslami rivayetindeki ve Satuk Buğra Han gibi islamiyeti yaymak için mücadele eden bir kahramandır. Böyle olmakla beraber Manas destanında İslamiyet öncesi Türk, kültür, inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür. Bazı varyantları 400.000 mısra olan Manas destanı Türk Bozkır medeniyetinin Kazak-Kırgız dairesinin kültür belgeseli nitelliğindedir.

Türk boylarından biri olan Kırgızların milli destanı, dünya edebiyatının da sayılı şaheserlerinden ve en uzun destanı olan Manas destanı; adını destandaki kahramandan alır. Bu destanı okuyup söyleyenlere de Manasçı denir. Manasçılık, bir sanat ve meslek olarak kabul edilir.

Manas Destanı’nda geçen hadiseler, bazı araştırmacılar tarafından Hun dönemine bağlanıyor. Ancak, bu olayların zeminini 9. yüzyıl sonrasına bağlamak daha gerçekçi. 1120’li yıllarda Orta Asya’yı istila ederek Karahanlı ülkesini ele geçiren Moğol Karahitaylar’ın, Kırgızlar üzerine asker göndermesi ve bu sırada yaşanan olaylar Manas Destanı’na kaynaklık eder.

Ünlü Türkolog Wilhelm Radloff (1837–1918) Manas Destanı’yla ilgili ilk derlemeyi, Kırgızistan’ın Tokmak şehri güneyindeki Sarı Bağış boyuna mensup bir Manasçıdan 1869’da yaptı. Radloff’un derlediği yedi bölümlük Manas Destanı, toplam 11.454 dizeden oluşuyor. Fakat Manasçıların okuduğu dize sayısının on altı bin dize civarında olduğu belirtiyor.

Kırgız Türklerinin milli kahramanı Manas’ın etrafında örgütlenen Manas Destanı’nın ilk bölümünden itibaren; Manas’ın doğumu, daha beşikte iken konuşmaya başlaması, kâfirleri yeneceğini söylemesi, büyüyüp delikanlı olunca Çinlileri yenmesi, Müslüman yiğit Almabent’le tanışıp birlikte birçok savaşa girmeleri, Manas’ın evlenmesi, düşmanları tarafından iki defa öldürülmesine karşın tekrar dirilmesi, Mekke’yi ziyaret ve Kâbe’yi tavaf etmesi, lirik bir üslupla anlatılır.

25) Yapay (Yapma) Destanla Doğal Destan arasındaki farkları ve benzerlikleri maddeler halinde yazınız.

Yapma Destanla Doğal Destan Arasındaki Farklar:

1)Doğal destan anonimdir, Yapay destan anonim değildir.
2)Doğal destan çok eskileri anlatır, Yapay destan yakın tarihi anlatır.
3)Doğal destanda anlatıcının duyguları yoktur, Yapay destanda anlatıcının duyguları vardır.
4)Doğal destanda halkın katkısı vardır, Yapay destanda halkın katkısı yoktur.
5)Doğal destanı halk meydana getirir, Yapay destanı yazar kendi düşüncelerine göre yazar.
6)Doğal destan oluş yayılma derleme dönemlerine ayrılır, Yapay destan doğrudan kaleme alınır.

Yapma Destanla Doğal Destan Arasındaki Benzerlikler:
1)Olağanüstü özellikler taşırlar.
2)Manzum eserlerdir.
3)Milleti derdinden etkiler.
4)Ele alınan dönemin siyasi, dini, kültürel, tarihi atmosferini yansıtırlar.
5)İlahi bakış açısıyla yazılmışlardır.
6)Olay, yer, zaman örgüsü vardır.
7)Seçkin kişiler kullanılmıştır.(Kral, Han, Hakan… vb)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder