11. Sınıf Türk Edebiyatı Kitabı Cevapları (Biryay-2013) Mehmet Akif'in Manzumeleri - Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzumeler (sayfa 176-180)
SAYFA 176
c. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzumeler
1. Sizce şairlerin ve yazarların, halkın yaşayışını, değerlerini eserlerinde yansıtması gerekli midir? Düşüncelerinizi açıklayınız.
Yazarlar ve şairler yaşadıkları çağın özelliklerini ve toplumun değerlerini eserlerine yansıtmalıdır. Yazarların eserlerini okuyarak geçmişteki sosyal yaşam, kültür hakkında bilgi sahibi olmaktayız. Günümüzdeki eserler de gelecek nesiller tarafından okunacak ve o nesil de bizim kültürümüzü, hayat görüşümüzü, zevklerimizi kısacası yaşam şeklimizi bu eserler aracılığıyla öğrenecektir.
2. Çocukluğunuzda çocukça tepki gösterdiğiniz bir olayı anlatınız. Aynı olayı şimdi yaşamış olsaydınız tepkiniz ne olurdu?
SAYFA 177
Mehmet Emin Yurdakul’un aşağıda verilen “Anadolu” adlı manzum hikâyesini okuyunuz. Metinde giriş bölümündeki tasvirleri, daha sonra olayın şekillendiği bölümü ve şairin düşüncelerini açıkladığı sonuç bölümünü inceleyiniz. “Küfe” metni üzerinde de bu bölüm (serim, düğüm, çözüm)leri ayırt ederek anlatılanları tabloya yazınız.
KÜFE
|
ANADOLU
|
|
Giriş
|
Şairin bulunduğu mahalleyi tasvir etmesiyle başlıyor manzum hikaye. Yağmurdan dolayı sokaklarda su birikintileri vardır. Sokaklar çamur içindedir. Şair, bir elinde kandil, bir elinde asa eski evlerin kenarından dikkatlice yürümektedir. O sırada elindeki değneğe bir nesne takılır, bu bir hamal küfesidir. | Irmakların sesleri ağlama sesine benziyor. Sonbahar gelmiş, yapraklar dökülmüş, yaylalar sararmış. Gelecek yıl için tarlalar ekilmiş. |
Gelişme
|
Çocuğun küfeyi tekmelemesi, şairin Hasan adlı çocukla ve annesiyle konuşması. Belli bir zaman sonra şairin Hasan’ı bir ihtiyarın yükünü taşırken görmesi. Okuldan çıkan çocuklarla Hasan’ın bir arada görüldüğü durumun şairdeki etkileri | Derileri çatlak, bağrı kapkara, başında eski bir peştamal olan Anadolu kadınının “ot yiyoruz” diye başlayan ve devam eden sözleri. |
Sonuç
|
Bu kadar küçük ve hayalleri olan bir çocuğun hayatın yükünü taşıması zordur. Ancak bu yük onun kaderidir ve hep var olacaktır. | Kadının fedakarlığı, annelik vazifesi, onu aziz bir varlık yapar. Toplum olarak kadınların kıymetini bilmiyoruz; onların haklarını ödeyemeyiz. |
b. İncelemenizin sonucunda belirlediğiniz bölümlerin, daha önce okuduğunuz hangi edebî türü hatırlattığını açıklayınız.
Küfe adlı manzum hikayede olay örgüsü var. Kişiler, zaman, mekan yer alıyor. Bunlar öykü (hikaye) türünün özellikleridir.(Romanlarda da aynı unsurlar bulunur, romanlarda olay ve ayrıntılar daha fazladır.) Manzum hikayeler, anlatmaya bağlı edebi metinlerden öyküyle benzerlik göstermektedir.
c. Manzume hakkında edindiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla paylaşınız.
Manzumeler, uyaklı biçimde yazılan kısa öykülerdir. Olay örgüsü ve yapı (kafiye düzeni) bakımlarından divan şiirindeki mesnevilere benzer. Anlatım ve içerik bakımından öykü türüne yakındır.
ç. Tevfik Fikret’in “Balıkçılar” adlı şiirini okuyunuz. Eserde anlatılanları ve eserin yapısını sınıfça belirleyiniz. Servet-i Fünûn Döneminde Tevfik Fikret’le temeli atılan manzum hikâyenin nasıl bir gelişim gösterdiğini aşağıdaki şemadan da faydalanarak açıklayınız.
Balıkçılar
-Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim,
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader!
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur;
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta...
- Olur;
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala;
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz...
Cocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - Ya biz,
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?
Hâlâ
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döverdi sahili binlerce dalgalar asabi.
- Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın;
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme...
Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın;
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme,
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zirâ
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!
Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa.
- Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa?
- O gitmek istedi; 'Sen evde kal! ' diyor...
- Ya sakın
O gelmeden ben ölürsem?
Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizâz-ı hâsirine
Bakıp sükût ediyorlardı, başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine.
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cûşan
Bir ihtilâc ile etrafa ra'şeler vererek
Uğulduyordu...
- Yarın yavrucak nasıl gidecek?
şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
ilerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -
şırak dövüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid!
Kenarda, bir taşın üstünde bir hayâl-i sefid
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
Diyordu: 'Haydi nasibin o dalgalarda, yürü! '
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; 'Yürümek,
Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü! '
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... ölüyor:
Kenarda üç gecelik bâr-ı intizâriyle,
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle,
Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor;
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler...
Tevfik Fikret
Manzum hikâye Servetifünun döneminde edebiyatımıza girmiştir. Bu dönemde aruz vezniyle yazılmıştır. Milli edebiyat sanatçısı Mehmet Emin Yurdakul sade dil ve hece ölçüsüyle yazmıştır. Mehmet Akif Ersoy ise hep aruzu tercih etmiştir.
a. Mehmet Âkifin “Hasta Çocuk” adlı manzumesi ile önceden bulup sınıfa getirdiğiniz şiiri ahenk, tema, yapı, dil ve anlatım yönünden karşılaştırınız. Benzer ve farklı yönleri belirleyiniz.
b. Sınıfta üç gruba ayrılınız. “Küfe” şiirini üç parçaya bölerek “ses akışı, ses benzeşmesi, konuşulan dil ve doğal söyleyiş” özelliklerine göre inceleyiniz. Sonuçları tahtada sıralayarak manzumelerde ahengin nasıl sağlandığını açıklayınız.
Küfe şiirinin ses akışı: Aruz vezni ile yazılan şiirde uyak ve rediflerle ses ahengi ve akışı sağlanmıştır. Uyak düzeni aa, bb, cc ... biçimindedir.
Ses Benzeşmesi: Ses benzeşmesinde uyaklar etkili olmuştur.
Konuşulan Dil ve Doğal Söyleyiş: Şiirin kendi dili tam anlamıyla sade olmasa da Haşan ve annesi doğal bir dille konuşmaktadır. "Ayol, adamcağız, cehennem ol şuradan, ne dırlanıp duruyorsun" gibi ifadeler halkın konuşma diline ait söyleyişlerdir.
a. Okuduğunuz “Küfe” adlı manzumeyi sınıfta arkadaşlarınızla canlandırınız.
b. Canlandırma sırasında metnin, cümle ve kelime düzeyinde konuşma diliyle bir benzerlik gösterip göstermediğini açıklayınız.
Karşılıklı konuşmaların olduğu bölümlerde dil oldukça sadedir ve halkın konuşma dilinin özellikleri görülüyor. Yazarın cümleleri de sadedir ancak betimleme bölümlerinde dil biraz ağırlaşıyor.
1. a. Metinde anlamını bilmediğiniz kelime sayısı fazla mıdır? Neden?
Metinde anlamını bilmediğimiz kelimelerin sayısı fazladır. Betimleme bölümlerinde yazarın üslubu gereği dil ağırlaşıyor. Günümüzde kullanmadığımız Arapça ve Farsçadan geçmiş kelimlerin bir kısmı o dönemde kullanılıyordu. Örnek olarak lisan-ı hâl , pir-i nûrani gibi kelimeler o dönemde kullanılıryordu.
b. Metinde bulunan “mu’tada inkıyâd (âdeta uyarak), buhayre (göl), lisân-ı hâl, rükû, salhurda (eski, yıllar görmüş), pir-i nûrani, dümû-i istimdâd (yardım dileyen göz yaşları) vb.” kelime ve kelime gruplarının dilimize hangi dillerden girmiş olabileceğini belirtiniz; metnin dilinin kaynaklarını açıklayınız.
Metindeki yabancı kelimeler Arapça ve Farsçadan dilimize geçmiştir. Yalnız "iskandil" kelimesi italyancadan gelmiştir.
2. a. Metinde olayın geçtiği mekân, gerçek bir mekân mıdır? Özelliklerini, yapılan tasvirden yararlanarak sıralayınız.
Mekân Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde İstanbul'un arka sokaklarıdır. Bu sokaklar genellikle eski ve bakımsızdır. Mekân gerçeklikle bağlantılıdır.
b. Metinde geçen kişilerin kişilik özelliklerini ve birbiriyle olan ilişkilerini tabloya yazınız.
Kişiler | Özellikleri | Birbirleriyle olan ilişkileri |
Anlatıcı | Halkın yaşadığı sıkıntılara duyarlı, merhamet ve vicdan sahibi bir insan | Anlatıcı, Hasan'ın hikayesini öğrenince çok etkilenmiş ve ona yol göstermeye çalışmıştır. Hasan'ın annesi, anlatıcının tavrını desteklemiştir. |
Hasan | Babasının ölümüne isyan eden, babasıyla aynı kaderi yaşamak istemeyen, okumak isteyen bir çocuk | |
Orta yaşlı kadın |
Oğlunun acısını anlayışla karşılayan, bununla birlikte onun bir an önce çalışıp ekmek kazanması gerektiğini söyleyen bir kadın |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder